Thursday, July 04, 2019

G20’nin ‘kırık aynasında’ Türkiye

Bu yıl yayımlanan bir Pentagon raporunda (Strategic Multilayer Assessment) Çin ve Rusya’nın ulus­lararası gelişmeleri etkileme, yönlendirme kapasitesi artarken, diğer ülkelerin de kendilerini, ABD’ye değil, bu trene göre ayarlama eğilimlerinin güçlendiğine dik­kat çekiliyordu. 

Osaka’da gerçekleşen G20 toplantısı, ABD’nin dünyadaki gelişmeleri etkileme, yönlendirme gücünün çok zayıfladığını, Batı blokunda oluşan çatlakların derinleş­meye devam ettiğini gösteriyordu.


(...)

Paramparça politika... Türkiye heyeti de farklı bir evrende ya­şadığından olacak, G20’den toz pembe bir resimle döndüler, piyasalar da adeta rahatladılar. Ancak, bu rahatlama uzun sürmez. 
AKP Türkiyesi’nde “Başkan = Devlet” olabilir ama ABD başka türlü bir “yaratık”. 


(...)

Yazının tamamını okumak içn tıklayınız

Thursday, June 18, 2015

Demokrasi ve yoksullar

Washington Post’ta “Neden demokrasiler zenginden alıp yoksula vermiyor” (Gimpelson & Treisman, 11/06/2015) başlıklı bir denemeye rastladım. Deneme ilginç veriler sunuyor, demokrasi kavramı üzerinde de düşündürüyor. 

Demokrasi ve gelir dağılımı
Anımsarsanız, Platon demokrasiyi yoksulların (çoğunluğun) iktidarı olarak tanımlıyordu. Platon’a göre demokrasi, çok fazla ses, çok renkli düşünce, çoğunluğun, azınlık (zenginler) üzerindeki diktatörlüğü, kısacası anarşi demekti.
Platon’un bu tanımından yola çıkınca şöyle düşünmek olanaklı. Bugün “demokrasilerde”, yoksulların (çoğunluğun) yönetimi söz konusu olmadığına göre bu yönetimlere demokrasi denebilir mi? Eğer bunlara çoğunluğun yönetimi, demokrasi diyeceksek neden yoksullar ekonomik ve siyasi kararları belirleyerek yoksulluktan kurtulmaya çalışmıyorlar? Evet, Platon’dan bu kadar radikal sonuçlar çıkartmak olanaklı. Liberal düşüncede Platon’un adının kötüye çıkmış olması boşuna değil! 


(...)

Yazının tümünü okumak için tıklayınız 

Tuesday, June 16, 2015

AKP-CHP koalisyonu olasılığı üzerine

İçerde, dışarda bir AKP-CHP koalisyonu yönünde baskı var. Geçmişteki hatalardan ders almayanlar da bir “istikrar” fantezisi adına bu baskıya destek veriyorlar.

AKP çok özel bir partidir
Eğer AKP sıradan bir düzen partisi olsaydı, AKP-CHP koalisyonu, CHP açısından riskli olmakla birlikte istikrar adına katlanılabilir bir seçenek olabilirdi.
Ancak AKP sıradan bir düzen partisi değildir.

(...)

Thursday, June 11, 2015

Momentum kırıldı ama…

AKP’nin, siyasal İslamın momentumu kırıldı ama hareketi durmadı. Seçim sonuçlarının ilk heyecanının, HDP’nin barajı aşma sevincinin yatışmaya başladığını düşünerek madalyonun öbür yüzüne bakmayı deneyebiliriz.

Seçmen ve Erdoğan’ın projesi
Seçmen, Erdoğan’ın denetimsiz başkanlık projesine hayır dedi. AKP’nin oyları yüzde 20 oranında geriledi ama Erdoğan hâlâ “Saray”da oturuyor. Yüzde 40 oyla AKP, hâlâ en büyük, yeni hükümeti, bir koalisyonla da olsa, kurma olasılığı en yüksek parti olmaya devam ediyor.
Diğer taraftan, Erdoğan, arzuladığı başkanlık sistemine anayasal bir dayanak istiyor ama aynı zamanda, pratikte her fırsatta güç biriktiriyor, yürütmeyi, yargıyı, güvenlik güçlerini, hatta ekonomi yönetimini kendi otoritesi altında birleştiriyor, Başbakanlık’ın ve Bakanlar Kurulu’nun içini boşaltıyordu. 

Yazının devamını okumak için tıklayınız 

Tuesday, June 09, 2015

Momentum kırıldı

AKP’nin, siyasal İslamın momentumu kırıldı. Momentumu HDP kırdı. Sosyalist hareket, bu seçimlerde HDP’yi destekleyerek, benim anımsadığım kadarıyla, siyasi dengelerin değişmesine ilk kez katkıda bulunabildi. HDP eş genel başkanlarının seçim sonuçları üzerine yaptıkları konuşmalar HDP’nin yeni halkçı bir “tarihsel blokun” partisi olmaya aday olduğunu gösterdi. 

Yeni ‘gerçeklik’
Pazartesi sabahı yeni bir gerçekliğe uyandık. Bu yeni gerçeklik, yeni olasılıkları önümüze koyduğu gibi tehlikeleri de beraberinde getiriyor. 

Yazının devamını okumak için tıklayınız 

Thursday, June 04, 2015

IŞİD’in jeopolitiği

ABD açısından, Ortadoğu’da en azından bir “yönetilebilir istikrarsızlık” durumu oluşana kadar, IŞİD varlığını sürdürebilecek gibi görünüyor.,

‘Vazgeçilmez’ ülke
ABD dış politikasında, 1990’ların son çeyreğinde, “Vazgeçilmez ülke” ve “imparatorluk” kavramları etrafından iki stratejik yönelim şekillendi. “Vazgeçilmez ülke” kavramı, “ABD belki artık küresel polislik yapamaz, stratejik sorunları tek başına çözemez ama hiçbir stratejik sorun da ABD katılmadan çözülemez” savına dayanıyordu. İmparatorluk kavramı da ABD’nin kültürel, ekonomik alanlardaki üstünlüğünün zayıfladığını kabul ediyor, askeri alanda hâlâ rakipsiz üstünlüğe sahip olmasından hareketle, “askeri üstünlüğümüze dayalı bir dış politika izlemeliyiz” savını ileri sürüyordu.

“11 Eylül” olayının ardından izlenen “imparatorluk” stratejisi beklenen sonuçları vermedi, aksine, ABD hegemonyasının gerilemesini, petrol fiyatları üzerinde yarattığı basınçla Rusya’nın güçlenmesini, bütçe açığıyla 2007 mali krizinin oluşmasına katkıda bulunarak Çin’in yükselişini hızlandırdı.

Obama’nın I. döneminde ABD, “yeniden rıza” alma, “liderlik yapma” politikalarına geri dönmeyi denedi. Ancak bu da başarılı olmadı. Obama’nın II. döneminde, Libya savaşının da gösterdiği gibi, sorunların çözümünde “vazgeçilmez ülke” olma eğilimi güçlendi.
Bu noktada, Ortadoğu’ya bakınca üç olgu dikkat çekiyor: (1) Mısır-Türkiye- İran arasındaki dengeler bölgedeki en önemli stratejik üçgeni oluşturuyor; (2) İsrail’in güvenliği ABD, Batı açısından büyük öneme sahip; (3) enerji kaynakları açısından bölgenin stratejik bir önemi var.

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız 

Tuesday, June 02, 2015

Esad’dan sonra ne?

Suriye’de, rejimle isyancı güçler arasında bir yıldır süregelen denge, bozulmaya başlamış gibi görünüyor. Şimdi, Esad rejimi çökünce ne olacak? IŞİD, Suriye’ye hâkim olursa ne olacak” soruları gündeme geliyor. 

Çökme noktasına doğru
Suriye rejimi batıda, doğuda, güneyde toprak kaybediyor. Batıdan El Nusra, doğudan IŞİD Hama ve Humus kentlerini tehdit ediyor. Şam sürekli bombardıman altında. İsyancıların kullanmaya başladığı ABD yapımı antitank TOW füzeleri, rejimin tanklarını durdurmaya başladı. İsyancıların, özellikle IŞİD’in petrol, fosfat gibi doğal kaynak alanları üzerindeki kontrolü genişledikçe, Suriye rejiminin gelirleri de hızla daralıyor (The Daily Star 30/05).

(...)

Yazının devamını okumak için "tık"layınız